DİTİB Online Haber Bülteni & Basın Açıklamaları


2008-02-01 | Haber

DİTİB’de “Türkçe’nin Geleceği” konulu panel düzenlendi

Milli değerlerin korunması, milli dilin korunmasına bağlıdır

Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİB) Eğitim ve Kültür Müdürlüğü’nce düzenlenen ‘Türkçe’nin geleceği, iki dilli eğitim mi?, seçmeli yabancı dil mi?’’ konulu panel büyük ilgi gördü.



T.C. Berlin Büyükelçiliği Din Hizmetleri Müşaviri ve DİTİB Genel Başkanı Sadi Arslan, T.C. Köln Başkonsolosu Kemal Demirciler, Din Hizmetleri Ataşesi Hasan Çınar ve DİTİB Yönetim Kurulu Üyesi Nihat Özkan’ın da takip ettiği seminerde, T.C. Köln Başkonsolosluğu Eğitim Ataşesi Uğur Acar, NRW Türk Veli Dernekleri Federasyon Başkanı Kadir Dağlar, NRW Göçmen Meclisleri (LAGA) ve Köln Uyum Meclisi Başkanı Tayfun Keltek, Öğretmenler Sendikası İkinci Başkanı Mehmet Önel ve Köln Üniversitesi Felsefe Fakültesi Türkçe Öğretim Üyesi Erkan Türkoğlu’ndan oluşan uzmanlar, Almanya’da Türkçe’nin geleceğini tartıştı.

DİTİB Eğitim ve Kültür Müdürü Işık Uğurlu'nun yönettiği,“dilini kaybeden toplumlar, önce kültürlerini daha sonra birliklerini kaybederler ve dağılırlar” diyerek Türkçe’nin önemini vurgulayarak başlattığı panelin açılış konuşmasını Din Hizmetleri Müşaviri ve DİTİB Genel Başkanı Sadi Arslan yaptı. Dilin tarihi insanlık tarihi ile başladığını belirten Arslan, “Ana dil çok önemlidir. Ana dili iyi bilen ikinci ve üçüncü bir dili daha iyi öğrenir. DİTİB olarak ta bu konuda çok hassas olduğumuzu ifade etmek isterim” dedi.


Asli görevimiz toplumumuzu din konusunda aydınlatmak olsa bile, dilin dışındaki sosyal ve kültürel etkinliklere de çok önem veriyoruz diyen Arslan, kısaca şunları söyledi: “DİTİB olarak dini konularda olduğu gibi, milli konularda da vatandaşlarımızın ihtiyaçlarını karşılamak için hizmet veriyoruz. 880 derneğimizin bir çoğunda geçlerimize ve hanımlarımıza yönelik faaliyetlerimiz devam etmektedir. Sivil toplum kuruluşlarının hafta sonlarında yaptığı kurslara, çocuklarımızın katılmalarını istiyoruz. Bu vesileyle dilimizi, dinimizi ve milli kimliğimizi koruyacağız.”

Köln Üniversitesi Türkçe Öğretim Üyesi Erkan Türkoğlu, Türkçe'nin dünyanın 6. büyük dili olduğunu belirterek şunları söyledi: “Almanya’da en önemli konular- dan birisi dil konusudur. Bu konu, Türklerin Almanya’ya gelmesiyle başlamış ve hala devam eden bir sorun olarak karşımızda durmaktadır. Yabancı bir ülkede kalınca dili korumak ve ona bir şeyler katmak oldukça zor. Türkçe’yi dünyada yaklaşık 250 milyon insan konuşuyor ve 2000 yıllık bir geçmişe sahip bir dildir. Bilimsel araştırmalara göre Türkçe; Çince, İngilizce, İspanyolca, Hinduca (Hint dilleri) ve Arapça’dan sonra en çok konuşulan diller arasında altıncı sırayı almıştır.

Ana dili kavramında, 6 yaşına kadar ana dilini öğrendiği ve kendini ifade edebildiği, duygu ve düşüncelerini aktarabildiği dil olarak kabul ediyor. Ana dili eğitimi 6 yaşına kadar tamamlanmış oluyor. Bu yaştan sonra bu dilin gelişmesi ile ilgileniliyor. Yabancı dil ise, ana dili öğrendikten sonra o dilden faydalanarak öğrenmiş olduğumuz ikinci bir dildir. Türkçe’ye Almanya’da hak ettiği değerin verilmesi Türkçe’nin kurumsallaşmasından geçiyor. Türkçe için uzun vadeli planlar yapan kurum oluşturmak gerekir.“

Çocukluk gelişimdeki dilin önemine değinen NRW Türk Veli Dernekleri Federasyon Başkanı Kadir Dağlar’da konuşmasında: “Ana dili ve için de yaşadığımız dili iyi derecede ifade etmemiz gerekiyor. Bu ülkede bizim lisanımız sorun olarak takdim ediliyor. Bizim sorun ve suçlu olma yükünden kurtulmamız gerekiyor. Biz kültürümüzü ne kadar yaşayabiliyorsak da, veliler ve çoçuklar açısından ana dilimizi konuşma açısından, çok büyük sorunlarımız var. Ana dil uyumun anahtarıdır. Anadil çocuklarımıza karakter ve kişilik kazandıran bir unsurdur. Ana dili olmayan bir insan ruhu alınmış bir insan gibidir. 

Bu çerçevede biz ana dilini yaşatmak ve geliştirmek istiyorsak ozaman birlikte olmalıyız” dedi.

Türk velilerini temsilen NRW Eğitim Bakanlığıyla görüşmeler yapan partner kuruluş olduklarını belirten Kadir Dağlar, ikinci yabancı dil olarak Türkçe yasa tasarısı konusunda, “Tasarı şu anda Bakan Barbara Sommer’in önünde. Taslakta 5. sınıftan itibaren Türkçe’nin ikinci yabancı dil olarak seçilmesi öngörülüyor. NRW Eğitim Bakanlığı’nın göçmen gençlerin öğretmenliğe teşvik edilmesi projesini başlattığını da hatırlatan Dağlar, “Gençlerimize öğretmenliği tercih etmelerini tavsiye ediyoruz. Onlara özel burs da verilecek. Bu şekilde hem Alman öğrencilerin Türk öğretmenleri olacak ve Türklerin imajı gelişecek, hem de başta Türkçe olmak üzere, çeşitli sahalarda göçmen öğrenciler için ihtiyaç duyulan öğretmenler yetiştirilecek” dedi.

Almanya’da demokratik haklara sahip olmanın tek çözümü politik olduğunu belirten NRW Göçmen Meclisleri (LAGA) ve Köln Uyum Meclisi Başkanı Tayfun Keltek: “Bunun için Alman vatandaşlığını önemsiyoruz. Bütün sorunlarda olduğu gibi Türkçe ile ilgili sorunların çözümünün de seçme hakkından geçmektedir. Seçme hakkı için de imza kampanyaları yaptık.Keltek, “Türk çocuklarının %80’i birbirleri ile Türkçe konuşarak anlaşıyor. Anaokulu dönemine kadar Almanca ile pek ilişkileri olmuyor. 6 yaşında okul düzeyine gelindiğinde çocuk Almanca öğrenmiş oluyor. Araştırmalara göre Alman çocuğunun beş bin kelime hazinesi var ise, bizim çocukların iki bin kelime hazsinesi var.

Okula başladıklarında bizim çocuklarımız Alman çocukları gibi, kelime hazinesi varmış gibi eğitime tabi tutuluyor. Bizim çocuklarımız devamlı Alman çocuklarının arkasında onları yakalayabilmek için koşuyorlar. Dil eğitimin ahahtarıdır. Dili öğrenemezseniz eğitimden nasibinizi alamazsınız. Araştırmalar da bunu gösteriyor. “Türkçe’yi seçmeli ikinci yabancı dil yapalım, anadil Türkçe’den vazgeçin” diyorlar. Bu bir aldatmacadır. İkinci yabancı dil olarak bir dersin verilebilmesi için sınıfta 18 öğrencinin bu dersi seçmesi lazım, bu sayayı bulmak ise çok zor. Gençlerimizin öğretmenliğe teşviki ise iyi bir gelişmedir. Öğretmen olan gençlerimiz sadece kendilerine değil tüm göçmenlere faydalı olacak” dedi.

Almanya’da istatistiki bilgiler ve Türkçe dersi hakkında bilgi veren T.C. Köln Başkonsolosluğu Eğitim Ataşesi Uğur Acar konuşmasında özetle: “ Almanya’da resmi rakamlara nezdinde 501.043 bin öğrencimiz bulunmakta, bu rakam Alman vatandaşlığına geçenlerle 800 binlere ulaşıyor. Okul türlerine göre dağılımlarına bakıldığında 20 bin üniversite öğrencisi, Alman vatandaşlığına geçenlerle birlikte bu rakamın 37 binlere çıktığını söyleyebiliriz. Toplam nüfus sayısına baktığımızda bu oran düşük. Okul oranlarına baktığımızda, eyaletlere göre dağılımında %6’sı Türk öğrenci. Hauptschuleye giden öğrencimiz %12 yi geçerken, Gymnasium giden %1,6 kadar düşüyor.

Ana dili Türçe gören öğrenci sayısına baktığımızda 160 bin cıvarındadır. Türkiye’de 12 anadolu lisesinde birinci yabancı dil olarak Almanca okutulmakta iken, Almanya’da ise bu durumu görmek şuan mümkün değil. Eyaletlere göre seçmeli yabancı dil eğitimi Türkçe’yi 1208 kişi ve bu dersleri tamamına yakını Türk öğrencileri alıyor. Çok az sayıda yabancı milletlerden öğrenci Türkçe’yi yabancı dil olarak almakta. Önemli etkenlerden birisi de bu dersin yeterince sunulmaması ve tanıtılmamasıdır. Hiç diploma almadan okulu terk edenlerin oranına bakıldığında Almanlarda %3,5 iken, Türklerde bu oran 9,9, üniversiteye gitme oranı Almanlarlda %21,3 iken, Türklerde bu oran %6 dır. Okul başarısını artırmak, bizim en büyük hedefimiz olmalı. Başarının yolu, iyi ana dilden ve iyi Almanca’dan geçer. Ana dili iyi bilen yabancı bir dili daha iyi bilir ve öğrenir. Ana dil derslerine devam etme oranına baktığımızda Türklerde bu oran %40, ispanyolarda %78, italyanlarda ise %23’dür.”

Yeni yasaya göre Türkçe yabancı dil olarak verilme konusunda çalışmaların yapıldığını belirten Acar, okul başarısında Almanca çok önemli, ama Almanca için de ana dil çok önemli. Uyum için iyi ana dil bilinmeli ve iyi konuşulmalı buna tamamen katılıyoruz. Ama uyumdan kasıt bir insanın dilini, dinini, adetini, geleneğini ve kültürünü unutturmak ise bu hiç kimseyi bu başarıya ulaştırmaz” dedi.

“40 yıl sonra Almanya’da Türkçe unutulur deniliyordu, hiç de öyle olmadı, Türk insanı Türkçe’sine sahip çıkıyor” diyen Öğretmenler Sendikası İkinci Başkanı Mehmet Önel konuşmasında özetle: “1960 yılların sonunda Türk işçilerin Almanya’ya gelmesiyle başlayan serüven de çocukların Türkçe ve Türk külütür dersi olarak yapılmaya başlandı. Türkiye dönüş olmadığı görüldü, değişik yöntemler aramaya başladı. Her eyalette ana dil derslerinde farklı uygulamalar oluyor.
Türkçe’nin geleceği için yasal bir statünün mutlaka alınması gerekir. Bugünkü çocuklara verilen Türkçe dersi yeterli değildir.

NRW Eyaletinde 170 Türk öğrencisi var ve Türkçe dersine katılanın sayısı 60 bin cıvarında olduğu içler acısıdır. 2000 yılına kadar katılım %80-100 arasında iken, bugünkü durum %40-45 arasındadır. Yani istenildiği kalite ve düzeyde değildir. Bu durumu düzenleyecek tedbiler alınmalıdır. Çocuklarımıza ev ve okulun yanısıra dışarıya taşıyıp DİTİB gibi sivil toplum kuruluşu derneklerinden Türkçe derslerine çocuklarımızın katılımını sağlayarak ana dilin korunması mücadele etmeliyiz.

Yapılan istatistiklerdeki son duruma bakıldığında Almanya’da yüksekokul ve üniversiteler hariç diğişik okulları kapsayan 1-13 sınıflar arasında 9,5 milyon öğrenci okula devam etmektedir. Bunun %10 yani 950 bin yabancı öğrenci iken, bunun 500 bini Türk öğrencisidir. Hauptschuleye 2 milyona yakın öğrenci devam ediyor. Bunun %20 si yabancı. Bu da 350-400 bin öğrenciye tekabül etmektedir. Realscuhe’ye gidenlerin sayısı %7 si yabancı, Gymnasiuma gidenlerin sayısı %4. Bu sayılar göz önüne alarak eğitim sisteminin yenilenmesi gerektiğini söyleyebiliriz. NRW eyaletinde 2 milyon 300 bin öğrenci okula devam etmekte, bunun 880 bini Alman vatandaşı göçmen kökenli öğrenciler, 360 bini %15,3 yabancı kökenli öğrencilerdir. 1-10 sınıfa kadar baktığımızda yabancı öğretmen sayısı da 1365, yani Köln’de bir öğretmene 150 öğreci düşerken, Almanya genelinde 300 öğrenciyi geçiyor. Bu rakamlar çok düşündürücüdür. Göçmen veya Alman vatandaşı olmuş öğretmenlerin sayısı ise %1 bile yok”



DİTİB Eğitim ve Kültür Müdürü Işık Uğurlu’nun yönettiği panelin sonunda ise ortak basın bildirisi açıklandı. Bildirgede, “Türkçe zengin ve gelişmiş bir medeniyet dilidir, onu korumak ve geliştirmek milli bir görevdir. Özellikle öğretmenler, imamlar, vaizler, yazarlar, sanatkarlar, siyasetçiler kısaca halka seslenen herkes, hepimiz, dilimizi bütün incelikleriyle bilmek ve konuşmak zorundayız. Böyle yapmakla yalnızca dilimizi değil, aynı zamanda dinimizi, tarihimizi, geleneklerimizi ve bütünüyle, milli kültürümüzü korumuş ve güçlendirmiş oluruz. Milli değerlerin korunması, milli dilin korunmasına bağlıdır” denildi.