Hutbeler

PDF-Dosyası Cuma Hutbesi (PDF)

Videoyu izlemek için tıklayınız

Ayrımcılıkla Mücadele
(15.03.2019)

 

Aziz Kardeşlerim!

Bugünkü hutbemizde, dünyayı birbirimize dar eden psikolojik bir hastalık olan ayrımcılık ve ötekileştirme konularına dikkatlerinizi çekmek istiyorum.

Öncelikle şunu hiçbir zaman unutmayalım ki, her insan Allah’ın özel olarak yarattığı bir şaheserdir. İnsanı özel yapan; sadece göz bebeklerinin, parmak uçlarının yahut ses titreşimlerinin farklı olması değildir. Onu özel kılan, düşünce yapısındaki renklilik, kültüründeki çeşitlilik ve bakış açısındaki farklılıktır.

Kardeşlerim!

Hutbemin başında okuduğum ayet-i kerimede Yüce Rabbimiz, insanın değer ölçüsünün, biyolojik ve coğrafik farklılıklarında değil, Allah’a karşı sorumlu ve duyarlı olup olmamalarında olduğunu vurgulamıştır.

İnsan, tercih ederek bile-isteye yaptığı eylemlerinden sorumludur. Kişinin seçimini kendi yapmadığı konularda övünmesi de yanlıştır, yerinmesi de.. Malumunuzdur ki insan, doğarken hangi etnik kökene mensup olacağını, hangi cinsiyete sahip olacağını, hangi anne-babadan dünyaya geleceğini belirleyemediği gibi; hangi coğrafyanın çocuğu olacağını, hangi kültürün ferdi olacağını da seçemez. Tüm bunlar takdir-i ilahidir ve kula düşen bunu sorgulamak değil; “hikmetinden sual olunmaz Allah’ım” diyerek bu takdire teslim olmaktır.

Değerli Müminler!

Çağımızın en büyük ruhsal hastalıklarından birisi ‘ötekileştirme’ hastalığıdır. Bu hastalık, bilinci kuşatarak din, inanç, mezhep, meşrep, dil, etnik köken ve cinsiyet farklılıklarını hazmedememekle başlar. Kendisi gibi düşünmeyeni, aynı cinsten, aynı renkten, aynı inançtan, aynı etnik kökenden olmayanı ‘yabancı ve öteki’ ilan eder.

Küçük bir test yapacak olursak; şayet, insanların göz renklerinin farklı olmasını doğal karşılıyor, fakat ten renklerinin farklılığına tahammül edemiyorsak bu hastalık bize de bulaşmış demektir. Kan gruplarının farklı olmasına aldırış etmezken, kan bağımızın üstünlüğünü dillendiriyorsak ötekileştirme hastalığına yakalanmışız demektir. Rengârenk ve birbirinden güzel kokulu çiçeklerin olduğu bir bahçeye girdiğimizde ruhumuz ferahlarken, birbirinden orijinal yapıda ve düşüncede insanların arasında olduğumuzda ruhumuz daralıyorsa, ayrımcılık hastalığına kapılmışız demektir.

Kardeşlerim!

Farklılıkları değil, benzerlikleri ön plana çıkararak, aynı dünyayı, aynı güneşi, aynı suyu, aynı havayı paylaştığımız insanları ‘öteki’ ilan etmeden, saygı ve hoşgörü içerisinde elbette yaşayabiliriz. Bunun en güzel örneklerini Sevgili Peygamberimiz’in hayatında görmekteyiz.

Bizler; insanları “yaratılışta eş ya da dinde kardeş” olarak gören bir bilincin, ‘Yaratılanı yaratandan dolayı hoş gören’ bir medeniyetin çocuklarıyız. ‘Takva’ dışındaki tüm sözde üstünlük arayışlarını ayaklar altına almayı öğreten Rahmet Peygamberi’nin mirasçılarıyız. Hem zenci hem de köle bir kadın olan Hz. Hacer’in ayak izlerini ibadete dönüştüren bir inancın mensuplarıyız. Etnik kökeninden dolayı alay edilen Hz. Bilal’i Kâbe’nin üstüne çıkarıp ezan okutarak, insan onur ve haysiyetinin Kâbe’den daha üstün olduğunu ilan eden o yüce ufkun temsilcileriyiz.

Kıymetli Kardeşlerim

İnsanlığa İslam’ın birleştiren ve bütünleştiren evrensel bir değerler bütünü olduğunu göstermemiz için samimi olmamız yeterlidir. Bizden beklenen bazen basit bir jest, kusur aramayan bir çift göz, yanlışa odaklanmayan bir çift kulak, art niyet aramayan berrak bir kalp, güneş gibi ısıtan samimi bir tebessüm..

Geliniz hep birlikte bu kutlu mirasa sahip çıkalım. Dünyayı büyük bir barış yurduna çevirmenin, bizim atacağımız küçük adımlarla mümkün olabileceğini unutmayalım.

 

DİTİB Hutbe Komisyonu

2019-03-15